11 Ekim 2010 Pazartesi

Altın Portakal, Çakal, AtlıKarınca, Sinyora Enrica..

Son bir haftadır Altın Portakal'dayım.. Bir münasebet ile gittim, bu konuyla alakalı irileriyle tanışmak için, çalışmak için....Önce organizasyon hakkında bişeyler söylemek istiyorum. Organizasyon gerçekten kötü.. Filmlerin sesleri patlıyor, görüntüler kayıyor, film ekiplerindeki insanlarsa kendi görüntülerinin renklerinin bu olmadığını söylüyor.. yani zaten en iyi ve tek yapman gereken şey filmleri düzgün oynatmak.. Konu buyken sen daha burada bitiriyorsan işi, zaten hiç yapma organizasyonu.. Neyse... İzlediğim filmler hakkında gevezelik edeyim biraz. Şimdi ben öyle bu konuda akademik kariyer peşinde falan değilim, eğitimini de almadım..basit bir izleyiciyim...
Sinyora Enrica Müzik ekibi çok iyi. Burhan Öçal falan var. En İyi Müzik dalına aday..Ama o kadar..Çok sarmadı..













AtlıKarınca
Nasıl böyle bişey yaptılar anlamıyorum..Kurgu korkunç ötesi.. 1 sahneyi 3 kere gösteriyor, her seferinde minik bi ayrıntı veriyor.. ilk 40 dakika çöp görüntü..Hiçbişey olmuyor ve ööööylece bekliyor seyirci.. Çöp görüntüyü atsak kısa film olurdu bence. Çekmek zor izlemek kolay diyorsunuz ya, İZLEMEK DE ZOR!!!















Çakal
Ben aksiyon filmi sevmem. Vurdu kırdı ölüm sevmem.. Ama adamlar bi film çekmiş, benim direkt favorim şuanda.
Erkan Can'a hastayım zaten, İsmail Hacıoğlu desen adam resmen döktürmüş. O mimikler, o ifadeler kurban olurum sana. Uğur Polat da zaten süper bi adam, "Fahrettin Abi diyceksin olum!" derken tonlaması bile güldürdü insanları.. Çok yerinde hikaye, çok gerçekçi...


Not:
Kağıt filmine girmedim, girmem..

Hakkımda

Fotoğrafım
istanbul, Türkiye
izliyorum, susmuyorum.

İzleyiciler